bit. git. vur

Yağmurlar.
Kışın habercisi, sonbaharın sessiz incisi, bulutlu gökyüzünün krtistal bekçisi.

Yağmurlar başladı. Yeniden hava soğumaya, kararmaya, uyandığımda yükselmiş güneşi önünü kapatmaya, erkenden batarken yine önünde, umut ışığını, gücünü,kuvvetini saçmadan günleri geçirmeye başladı.

Birinin var olması. Yaklaşık bir ay kadar öncesinde herşeyin sonucunun galip gelmesi kadar vahim bir sendrom misali yakınıp durmamın hiç bir faydası yokmuş. Aradığım herhangi birisi değilmiş. Galiba yine yollarmış.

Bir başka yazıda bir şehrin sabah güneşin ilk ışıkları ile aydınlanmasının üzerimdeki etksini ve içimde uyandırdığı heyecanı anlatmıştım. İşte bu öyle birşey. Tek far şehre sabah değil günün herhangi bir saatinde veya akaşm karanlığında uykuya dalmaya yakın varabilmek.

Yeni doğan bir günde nasıl bir şehrin ışıklarını görmek beni heyecanlandırıyorsa akşamında da şehir ölmeye başlarken kendimi güvende hissettiğim evimden uzakta olduğumu bilmek, geriye dönüş planları yapabilmekte aynı derecede heyecanlandırıyor artık.

Trenin sesi, Mersin garının ayrılık kokan havası arasından süzülen paslı vagonları, cam fabrikasının şehri terketmeye izin vermeyen imajı altındaki büyüsü, Tarsus'un o ukala ve bilindik bilmişliğinde Etimesgut tren istasyonu benzeri havası ve Yenice'nin şehirden kaşıştaki son umut olan bilindik havası her seferinde aynı matemi yaşatıyor. Her güzel şeyin biteceği matemi. Bilinci. Hoşgörüsü.

Bittiği yere kadar. Gittiği yere kadar. Sahile vurup döndüğü yere kadar.

Read more...

  © Blogger templates Newspaper III by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP